Ne zaman o topraklara ayak bassam, herhangi bir haber duysam ya da bir film izlesem oraları anlatan; yeryüzünün en büyük paradoksu bu olmalı diyorum. Fırat ve Dicle’nin hayat verdiği, üzerinde sayısız medeniyetin hayat bulduğu; tarihiyle, gizemiyle, lezzetiyle, insanıyla paha biçilemeyecek kadar değerli Mezopotamya’nın asırlardır bitmeyen telaşı, yorgunluğu ve haykırışına tanık oluyorum nice zamandır. Bitmeyen terör belası, petrol kavgası ve çoktan yitirdiğimiz insanlığımızla karanlığa boyamaya devam ediyoruz bu toprakları.

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki; bu yazının yazılmasındaki en büyük amaç yapmış olduğumuz Güneydoğu Anadolu gezisi sırasındaki gözlemlerimizi ve terörün bölgeyi nasıl etkilediğini dilimin döndüğünce sizlerle paylaşmak. Biraz farklı olacak diğer gezi yazılarından; tabi ki ne yedik, nereleri arşınladık okuyacaksınız ancak vurgulamak istediğim nokta bunlardan ziyade; bölgenin şu an ki durumu olacak.

ORALARA GİTME FİKRİ NASIL ORTAYA ÇIKTI?

Eşe dosta güneydoğuya gidiyorum dediğimde herkes bir telaşla ‘böyle bir dönemde ne işin var oralarda’ diyerek gitmemem gerektiği yönünde telkinler vermeye başladı. Bölgedeki terör olayları telaşlandırmıştı herkesi. Bense gitmeyi çoktan kafaya koyup; bölgenin içinde olduğu mevcut duruma bizzat tanık olup; anlatacaktım dostlara. Bu amaçla çıktım yola. Birkaç ay önce Kapadokya turunda tanıdığım, güzel insan Cem Abi bölge halkına destek ve moral amaçlı bir gezi düzenleyeceğini söyleyip; beni de davet etti. 3 yıl önce gittiğim ve aşık olduğum o topraklara yeniden ayak basacak olmanın verdiği heyecan ile ‘terörün canı cehenneme’ diyerek hemen aldım uçak biletlerini.

Darülzefran'dan...
Darülzefran’dan…

Cem Abi dışında; tanışmış olmaktan büyük keyif aldığım değerli rehberler Ali Çelik, Aslı Takmer, Helin Yaşar, Sait Esen, Şule Batmaz ve Serpil Üstün -bu noktada çok çok şanslı olduğumu belirtmek istiyorum çünkü birbirinden kıymetli 7 rehber ile dünyanın en zengin topraklarına ayak basma fırsatı buldum. Sanırım bir daha böyle bir fırsatı yakalayamam- ayrıca yine çok kıymetli Osman Hamalı ve Nesrin Atalay ile 10 kişilik bir ekiple dolu dolu; 4 gün 4 şehir adımladık Güneydoğu’yu.

BÖLGEYE DAİR İZLENİMLER

Vurgulamak istediğim en önemli nokta ve yazının özeti şu aslında; evet terör belası var; bu su götürmeyecek bir gerçek ancak şunu gönül rahatlığıyla söylemeliyim ki Mardin, Urfa, Adıyaman ve Antep’te hiçbir sorunla karşılaşmadık. Nusaybin ve bazı bağlantı yolları bildiğiniz gibi sorunlu; ancak bu 4 şehrin merkezleri ve tarihi yapıların bulunduğu yerlerin neredeyse tamamında gönül rahatlığıyla gezebilirsiniz.

Göbeklitepe'den...
Göbeklitepe’den…

Maalesef medyada yapılan sığ haberler beraberinde olumsuz bir tablo yarattı ve sonuç olarak şuan halk ve bölge yalnız. Turizm bitme noktasında; hatta bazı bölgelerde  bitmiş desek abartmış olmayız. Bizi tüm samimiyetiyle karşılayan, kucaklayan dostlarla uzun sohbetler gerçekleştirdik. İnanın herkes; özellikle esnaf umutlarını yitirmiş ve geleceğe dair kaygılara sahip. Kimse yaşanan sıkıntıların kısa vadede biteceğini ve tablonun eskisi gibi olacağını düşünmüyor. Evet 30 yılı aşkın bir süredir terör bölgenin en büyük düşmanı ancak yıllardır şu anki gibi bir durum yaşanmamış. Eskiden bu dönemlerde turistlerin akın ettiği Mardin bomboş neredeyse. Yabancı turist zaten yok; daha da kötüsü medyada yer alan saçma sapan haberler ve yaratılan algı sayesinde kendi vatandaşımız da bölgeyi kaderini terk etmiş durumda. Sevindirici tek noktaysa civar illerden gelen öğrenciler ve kurumların düzenlediği geziler. Bölgenin gerçek durumunu bildikleri için az sayıda da olsa yerli turist geliyor.

Bahsettiğim gibi hala bazı bölgeler sıkıntılı. Mesela risk teşkil ettiği için Mardin’den Hasankeyf’e geçemedik. Ancak Urfa, Adıyaman, Antep ve Mardin’de bir çok yeri görme fırsatımız oldu.

PEKİ NASIL BİR ROTA İZLEDİK; NELER YAPTIK 

Bazda Mağaraları
Bazda Mağaraları

İlk durağımız Mardin’di. Sabah 06:45 uçağıyla yaklaşık 1 saat 45 dakika süren yolculuğun ardından Mardin Havaalanı’nda aldık soluğu. Yaklaşık yarım saatlik kısa bir yolculuğun sonunda eski Mardin’e vardık. Muhteşem manzaralı kahvaltı ve meşhur kebapçı ‘Rıdo Kebap’ta ki ziyafet ve keyifli Mardin gezimizin ardından akşam Şanlıurfa’ya geçtik. Otele yerleştik ve ertesi gün güzeller güzeli Urfa sabahına uyandık.

AdsızUrfa’da da yoğun bir programımız vardı. Mardin’in aksine Urfa’ya daha önce hiç gelmemiştim. Dolayısıyla farklı bir heyecan yaşadım. En önemlisi de tabi ki Balıklı Göl ve Halfeti olacaktı ancak şunu da belirtmek isterim; yeni açılmış Arkeoloji Müzesi de kesinlikle görmeniz gereken yerler arasında. Böyle bir kompleksin şehre kazandırılmış olması mutluluk verici.

Manzara enfes...
Manzara enfes…

Keyifli bir Urfa turunun ardından; havanın kararmasıyla birlikte 3. durağımız olan Adıyaman’a geçtik. Adıyaman da daha önce görmediğim bir şehirdi. Hasankeyf’ten sonra Türkiye’de en çok görmek istediğim yerlerin başında gelen Nemrut’u görecek olmak çok mutlu etti beni. Ayrıca 5 yıldır görüşemediğim, eski oda arkadaşım, dostum, abim İbrahim ile görüşmek çok güzel oldu. Yıllar sonra da olsa aynı samimiyet ve keyifle 1 saat birlikte vakit geçirme fırsatımız oldu. Hayatımda yediğim en güzel çiğ köfte de sanırım pastanın kreması oldu:) Nemrut beklentilerimin üzerindeydi. Vaktiniz ve fırsatınız varsa güneşin doğuşunu, tanrılarla birlikte izlemenizi tavsiye ederim; zira tüm misafirperverlikleriyle ‘Komagene’nin Efendileri’ sizleri bekliyor.

Adıyaman’ı da bitirdikten sonra 3. günün akşamı son durak olan Gaziantep’e geldik. Otele yerleşip; enerji depoladıktan sonra sabah erkenden Halfeti’ye doğru yola çıktık.  Urfa’da olduğumuz gün Halfeti’ye gidememiştik. Dolayısıyla son güne kaldı. Önce Halfeti ardından tekrar Antep’e dönüp meşhur Koçak Baklava’da baklavaya, burmaya, şöbiyete düşerek bu güzel geziyi sonlandıracaktık.

Anlatılmaz yaşanır ;)
Anlatılmaz yaşanır 😉

Tarih boyunca Hitit, Asur, Med, Pers, Makedon, Selevkos ve Partlar’a ev sahipliği yapan Halfeti’nin, Birecik Barajı yapımıyla birlikte neredeyse %80’i Fırat Nehri’nde sular altında kalmış. Nehirde keyifli bir tekne turunun ardından Halfeti’nin bize vermiş olduğu yetkiye dayanarak eşsiz lezzetiyle Urfa Kebabı’na ve közlenmiş patlıcana düştük. Hemen sağ tarafta affınıza sığınarak minik bir enstantaneyi paylaşıyorum.  Henüz kebabın tadına doyamamışken; Antep’e geri dönüp; orada da tatlı ziyafeti çekiyoruz ve ardından hava alanında alıyoruz soluğu.

IMG_0473
Ekip

Hepimizin gözlerinde tatlı bir yorgunluk ve çok güzel, çok önemli bir misyonu gerçekleştirmiş olmanın verdiği mutluluk ile İstanbul’un yolunu tutuyoruz.

Böyle bir zamanda kamuoyunun kafasında yaratılan korkuya, paniğe ve tüm olumsuz resme rağmen vaktimizin yettiğince adımladık Güneydoğu’yu, fırsat buldukça bölge halkı ve esnafla sohbet ettik ama daha çok onları dinledik. Çünkü bizden çok daha fazla söyleyecek sözleri vardı. Bir nebze de olsa moral olduk, destek olduk. Yüzlerinde ufak da olsa bir tebessüm olduk; elimizden geldiğince, gücümüzün yettiğince.


 

〉〉〉Böylesine güzel bir ekipte yer alıp, bu güzel insanları tanıdığım ve bu önemli organizasyonun içinde olduğum için Cem Abi’ye ne kadar teşekkür etsem az. Ayrıca yine bu gezinin gerçekleşmesinde emeği geçen diğer dostlara da çok teşekkür ediyorum; her birinizi tanımak çok keyifliydi. Gerçekten çok şanslıyım. Tarih ve arkeolojiye dair birçok bilgi edinmenin yanı sıra; hoş sohbetiniz ve samimiyetiniz için ayrıca teşekkür ediyorum.  Osman Abi ve Nesrin Abla sizleri tanımak da çok keyifliydi. Keşke hiç bitmese dedim bu gezi; bir ara umutlandım hatta Ali Abi’nin teşviğiyle Van’a da gideriz diye:) Keşke aynı ekip tekrar yolları arşınlasak.  İyi ki tanıdım sizleri; yollarımızın bir yerlerde kesişmesi dileğiyle… Cem Abi seninle sık sık görüşeceğiz zaten 😉

〉〉〉 Yazının başında da belirttiğim gibi; bu değerli topraklar çoktandır yorgun ve hırpalanmış; kirli hırslarımızı bir kenara bırakarak bu düzeni yıkabilsek keşke ve rahata kavuşturabilsek Mezopotamya’yı, hak ettiği değeri verebilsek Fırat’a, Dicle’ye, Urfa’ya, Batman’a, Kilis’e.


 

IMG_8977 (Large)
Nemrut’tan

Ben gidip 4 gün kaldım; sizler de en azından bir hafta sonu, bir gün de olsa; atlayın uçağa ve gidin Güneydoğu’ya; bir kez de olsa yapın bunu. İnanın haber bültenlerinde ve dizilerde gördüklerinizden çok daha fazlası var o topraklarda; tüm misafirperverliği ve cömertliğiyle sizleri bekliyor…

Işığın ve barışın kazanması ümidiyle;

Sağlıcakla kalın…

 

 

 

 

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here