Hatay Gezi Rehberi, yedik, içtik, gezdik; işte notlar… Son şehir dışı seyahatimizin üzerinden aylar geçmişken; hafta sonu soluğu en sonunda Hatay Antakya’da aldık. En sonunda diyorum zira belki iki yıldır Antakya planımız vardı ama covid sebebiyle seyahat planlarının çoğunu askıya almak zorunda kaldık. Nihayet bizi hem gastronomi kültürü hem zengin tarihi ile heyecanlandıran Hatay Antakya planını hayata geçirdik.
Ne yedik, nereleri gezdik, nerede kaldık gibi detaylara geçmeden önce bir noktaya değinmem gerektiğini düşünüyorum. Hatay ve Antakya konusunda kafalar karışık; Antakya, Hatay ilinin 15 ilçesinden en büyüğü, hatta merkez ilçe sayılıyor. Hatay gezisi yapıyorsanız Antakya, seyahatinizin en büyük kısmını oluşturuyor, öyle ki en önemli tarihi eserler, oteller ve gastronomi faaliyetleri Antakya’da. Bu konuya değinmenin verdiği gönül rahatlığıyla başlayalım.
İçindekiler
HATAY GEZİ REHBERİ – ANTAKYA TARİHİ
Museum Otel’i gezerken şehrin tarihinin milattan önce 100.000’lere kadar uzandığını okuyunca şaşkınlığımı gizleyemedim. Hakikaten müthiş bir tarih var Antakya’da. Arkeolojik kazılardaki bulgular yaşam izlerinin on binlerce yıl eskiye gittiğini belgelemiş. Hatta Roma ile birlikte dünyanın en eski şehri olarak geçiyormuş Antakya. Hal böyle olunca; ne kadar şanslıyız diye içimden geçirdim, ama ne kadar kıymetini biliyoruz sahip olduklarımızın; bu da madalyonun diğer tarafı maalesef. Sahip olduğumuz tarihin kıymetinin bilinmesi konusunda bilinçsizlikte zirvedeyiz bence. Neyse.
Antakya’nın bilinen en eski adı Antiocus’muş. Bunun da sebebi şehri kuran Büyük İskender’in komutanının babasının adı buymuş. Uzun bir cümle oldu farkındayım ancak hikaye böyle. M.Ö. 300’lerde kurulmuş şehir. Uzun bir süre Seleucu Hanedanlığı’nın başkenti imiş, ta ki Roma İmparatorluğu hakimiyetine geçene kadar. Sonrasında da birçok medeniyete ev sahipliği yapıyor derken Osmanlı dönemi, İngilizler, Fransızlar ve 1939 yılında Türk topraklarına katılıyor. Anadolu’da ilk cami olan Habibi Neccar da, Hristiyanlık tarihinin ilk kilisesi Saint Pierre de bu topraklarda yer alıyor. Bu anlamda inanç konusunda da dünya dinler tarihinde ön plana çıkıyor Antakya. Ayrıca bilinen ilk olimpiyat oyunları Roma İmparatorluğu zamanında burada düzenlenirken, tarihte meşalelerle aydınlatılan en eski sokak da bugünkü adıyla Kurtuluş Caddesi olan Herod Caddesi de yine burada.
HATAY GEZİ REHBERİ – GEZİ NOTLARI
Cumartesi sabah ilk uçak ile indik Hatay Havalimanı’na. Kiraladığımız aracı teslim aldıktan sonra Kurtuluş Caddesine gidip arabadan kurtulduk. Kurtuluş Caddesi’ni merkez düşünün. Yürüyerek ara sokakları gezeceğiniz, hem yeme içme hem de görülmesi gereken yerlerin çoğunun olduğu ana destinasyon. Bu arada dönüşü yine Pegasus ile Pazar akşamı 19:10 uçuşuyla yaptık. Dolu dolu bir hafta sonu geçirdik ancak programın tamamını gerçekleştiremedik dolayısıyla hem damak çatlatan lezzetleri hem de göremediğimiz yerleri tekrar görebilmek için ileride tekrar Antakya’yı ziyaret edeceğiz.
Bu arada konaklamayı da 3 ay önce hizmet vermeye başlayan Le Reve Butik Otel’de yaptık. Personel ilgisi ve konumuyla gönül rahatlığıyla tavsiye ederim. Şunu da belirtmem gerekiyor; insanlar o kadar sıcak ve ilgililer ki, hakikaten iz bıraktılar bizde. Özellikle gittiğim yerlerde lokal halk ile sohbet etmeye çalışıyorum. Antakya bu konuda ayrı bir keyifliydi. Sokaktaki temizlik görevlisinden, restoran personeline herkes samimiyet ve nezaketle yardımcı oldu.
HATAY GEZİ REHBERİ – YEME/İÇME
Sadece 2 günümüz olduğu için hangi lezzeti deneyeceğimizi planlarken zorlandık. En merak ettiklerimizi deneyimleyerek döndük İstanbul’a. Hatay gastronomi konusunda gerçekten iyi.
İlk gün kahvaltıyı Antakya Kahvaltı Evi’nde yaptık. Mekan güzel, servis muazzam hızlı ama çok uçmadık, ortalama bir kahvaltı diyebilirim. İkinci gün ise oldu bu iş dedik. Hammuşun Yeri. Olay burada; kahvaltıda benim için zirve burası. Yine hızlı servis, salaş çok sıcak bir ortam, ilgili personel ve masaya gelen sayısız yöresel lezzet. Kesinlikle gitmeniz gereken yerlerden. Burası Harbiye Şelaleri’ne de yakın ancak biz vakitten dolayı gidemedik. Aklınızda olsun.
Hatay’a gitmişken olmazsa olmaz tabi ki döner. Bu konuda en iyi adres de Güven Döner. Sosuyla, etiyle bir başka. Ayrıca sahibi Güven Usta ile sohbet edin. İstanbul Maslak’ta çalışmış bir dönem ancak 3 ay dayanabilmiş. Sonrası tekrar memleket. Tam puan bu lezzete. Güven Usta’ya da selam olsun.
Kasap Nihat da ayrı bir parantez. Yanlış hatırlamıyorsam Nihat Abi 32 yıldır dükkanı işletiyor. Asla makina kullanmadan tamamen eski usül satır ile hazırlanıyor etler. Küçük, sokak arasında bir dükkan. Girişte kocaman bir papağan var. Oraya gidiyorsunuz ve kendinizi Nihat Abi’ye bırakıyorsunuz; siz sadece sorun ne yiyelim diye, bırakın o gerekeni yapsın.
Konak Restaurant ilk gün akşam yemeği için seçtiğimiz yer oldu. Burada mutluluk zirve işte. Yine muazzam bir personel ilgisi, mezeler, ara sıcaklar ve tabi ki kazbaşı. Kazbaşı ne diye sorabilirsiniz haklı olarak ben ilk kez orada duydum ve tattım. Aslında kuşbaşının daha büyüğü, dana eti kazbaşı büyüklüğünde pişiriliyor. Çöp şişin büyüğünü düşünün. Tabi ki yöreye özgü baharatlar ve pişirme yönetimi ile. Yukarıda bir yerde kullandığım tabiri tam da burada tekrar kullanmak zorundayım. Kazbaşı bir damak çatlatan lezzettir. Gidin tadın; evet öyleymiş diyeceksiniz.
Bir diğer Hatay lezzeti de tepsi kebabı. Bunun için de Pöç Kasabı ve Kebap Salonu’nu tercih ettik.
Künefe, künefe, künefe… Ve assolistler sahneye en son çıkarlar. Ee Hatay denince ilk akla gelen şey künefe olduğuna göre gitmişken farklı farklı yerleri denemeden olmazdı. 2 güne yukarıda saydığım lezzetlerin yanı sıra 3 farklı yerde 3’er porsiyon künefe sıkıştırdık. Affola. İlk durak meşhur Petek Pastanesi’ydi. Mekan güzel, lezzetti iyi. Tavsiyedir. Diğer mekan Bizim Künefeci. Sağ olsun Güven Usta’nın tavsiyesi. Son denediğimiz yer de Çınaraltı Künefe. Benim sıralamam Bizim Künefeci, Çınaraltı Künefe, Petek Pastanesi şeklinde. Seçim sizin. Ama şu bir gerçek ki; biz İstanbul’da künefe yemiyormuşuz. Klasik, acı ama gerçek bir dışa vurumdur bu dostlar.
Bu arada daha önce hiç duymadığım ve sanırım 6-7 bardak içtiğim Süvari’den de bahsetmeden geçmek olmaz. Değişik bir pişirme yöntemiyle çay bardağında türk kahvesi. Sert kahve sevenler el kaldırsın. Ayrıca B-Cup, üçüncü nesil kahvecilerden olan mekanı da denedik. En ilginci mekanın bulunduğu lokasyon. Kurtuluş Mahallesine herhalde 10-15 dakika yürüme mesafesinde. Kahvelerimizi içerken çok şaşırdık; sanki bir anda zaman kayması oldu ve başka bir yere ışınlandık. Bir anda profil değişti, evler, insanlar, arabalar değişti. Seda ile nereye geldik derken garson arkadaştan mahallenin adının resmi olarak Zenginler Mahallesi olduğunu öğrendik. Bu ismin hakkı verilmiş. Bu detayı da paylaşıp lezzet turunu burada sonlandırıyorum. Maalesef gidemediğimiz 2-3 yer oldu. Onları da sonraki sefere sakladık.
HATAY GEZİ REHBERİ – GEZİLECEK YERLER
Yazıyı fazla uzatmamaya çalışıyorum ancak elimde olmadan uzattım biraz. O yüzden gezdiğimiz yerleri kısa kısa yazacağım.
AZİZ PİERRE KİLİSESİ… Habibi Neccar dağı eteklerinde kayalara oyulmuş ilk, belki de tek mağara kilise. İsa’nın ölümünü duyurmak için buraya gelen havariler tarafından kurulduğu söyleniyor. Hristiyan kelimesi de ilk kez burada kullanılmış. Antakya şehir merkezine 1-2 km uzaklıkta. Taksi-minibüs ile ulaşmak mümkün. Her sene 29 Haziran’da kutlamalar, anmalar yapılıyormuş. Müze kart geçerli.
HARON (CEHENNEM KAYIKÇISI)… Kilisenin yaklaşık 500-600 metre tepesinde yer alıyor, kayalara oyulmuş bir heykel. Ayağınızda sağlam ayakkabılar olması şart. Biraz yorulacaksınız tırmanırken.
TIBBİ AROMATİK BİTKİLER MÜZESİ… Kurtuluş Caddesi’nde yer alıyor. Bitkilere merakız var ise görülebilir. Ücretsiz. Yarım saatte gezebilirsiniz.
HABİBİ NECCAR CAMİSİ… Anadolu’da ilk inşa edilen cami desek, zaten başka söze gerek kalmaz herhalde. O derece önemli. 636 yılında inşa edilmiş. Kurtuluş Caddesi’nde. Sokakları gezerken görebilirsiniz.
HATAY ARKEOLOJİ MÜZESİ… Olmazsa olmazlardan, Hatay’a gelme sebebi. Arkeoloji müzeleri bir şehir için bence çok kıymetli. Mozaik konusunda Türkiye’de ilk sırada yer alıyor. Müze kart tabi ki geçerli.
MUSA AĞACI… İnanışa göre Hz. Musa su içmek için bastonunu duvara yaslayıp, çeşmeden su içiyor. Tekrar bastonunu almak istediğindeyse fidana dönüştüğünü görüyor ve o baston işte bu ağaç oluyor. Üç bin yıllık olduğu tahmin ediliyor. Bir diğer inanışa göre de Hz. Musa, Hıdır Aleyhisselam ile buluştuğunda asasını yere vuruyor ve bir fidan yeşeriyor. Hıdırbey Köyü’nde yer alıyor Musa Ağacı. Aracınız var ise Kurtuluş Caddesi’nden 40 dakikada köye varabilirsiniz. Ağacı görüp, çay içebilir, yöresel lezzetler satın alabilirsiniz.
TİTUS TÜNELLERİ VE BEŞİKLİ MAĞARA… Titus Tüneli Romalılar zamanında bin esir tarafından yapılmış. Amaç sel sularının taşıdığı çalı ve kumların limanı kapatmasını engellemekmiş. 1380 metre uzunluğunda, 7 metre yüksekliğinde dağ oyularak, tamamen elle yapılmış. Etkileyici. Bu arada tünel, Selecuia Antik Kenti’nde yer alıyor. Antik kentte bir de Beşikli Mağara yer alıyor. Birçok kral mezarı var. Sanırım 94 tane idi. Tamamen Titus Tüneli gibi elle oyulmuş. Yine müze kart geçerli. Burası da Kurtuluş Caddesi’ne 50 dakikalık mesafede. Görülmesi gereken yerlerden.
HATAY MÜZE OTEL (NECMİ ASFUROĞLU ARKEOLOJ MÜZESİ)… Aslında burayı uzun uzun anlatmak lazım ama yazıyı bitirmeliyim. 2009 yılında iş insanı Necmi Asfuroğlu bir otel yaptırmak için burada inşaata başlıyor ancak kazılarda arkeolojik kalıntılar çıkınca olay başka bir boyut kazanıyor. Yıllar süren kazılar ve otel inşaatı sonunda ortaya böyle muazzam bir eser çıkıyor. Antik şehir ve üzerinde müthiş bir mimari. Müze kart geçiyor. Kesinlikle gidip görünüz. Hatta içinde denenmesi gereken bir restoran var Ayan&Beyan; vakit olmadığı için gidemedik.
Özetle keyifli bir rota oldu bizim için. Kesinlikle tavsiye ederim Hatay’ı. Hatta ayırabiliyorsanız ve tabi ki özel lezzetleri tatmayı seviyorsanız 3 gün ayırın derim.
Yazıyı bir teşekkür ile bitirmezsem olmaz. Bizim gibi seyahat tutkunu dostlarımız Didem ve Selahattin’e bizimle geziyi planlarken Hatay deneyimlerini paylaştıkları için kocaman bir teşekkür.
Unutmayın ‘evde oturan erken yaşlanır’ Vakit varken bol bol gezin. Sevgiler.
*Bu yazımı beğendiyseniz sizi Olimpos gezi rehberi için böyle alalım.