Geçen hafta sonu nerelere kaçsak diye düşünürken; Balat’a gitme fikri düştü aklımıza ve plansız attık kendimizi Balat sokaklarına. Mis gibi hava, semtin tarihi dokusu, kokusu, insanı derken; günün sonunda iyi ki gelmişiz diyerek, tatlı bir yorgunluk eşliğinde tuttuk evin yolunu.
Yakın zamana kadar Yahudi mahallesi olan Balat, İstanbul’un en eski semtlerinden. 1950’lerde Yahudilerin büyük bir çoğunluğu İsrail’in kurulmasıyla oraya göç etmiş ve Balat, bugünkü sahiplerine kalmış. Semte oradaki bir saraydan dolayı Palation denilmiş tarih boyunca; zaman içerisinde bu isim değişmiş ve Balat adı doğmuş.
Benim için ilginç bir özelliği vardır semtin. Anne tarafım Rize’den İstanbul’a göç ederek Balat’a yerleşmişler 1960’larda. Bu anektodu paylaşmazsam yazı eksik kalırdı sanırım:)
Yazı girizgahımızı yaptıktan sonra Balat’da ne var, ne yapılır ve nasıl gidilir sorularını yanıtlayalım.
GÖRÜLECEK YERLER
Eski İstanbul’un tam kalbinde olan semt, içinde birçok önemli tarihi yapıyı barındırır. Meşhur Cibali Kapı, içinde Santa Clause’a ait bir portre bulunan Aya Nikola Rum Ortodoks Kilisesi (Noel Baba Kilisesi), yine kilise olarak yapılan ancak İstanbul’un fethinden sonra II. Beyazid tarafından camiye çevrilen Gül Cami, İstanbul’un en tarihi hamamlarından biri sayılan Küçük Mustafa Paşa Hamamı, Stefi Stefan Bulgar Kilisesi, Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi, heybetli yapısıyla dikkat çeken Fener Rum Lisesi, Moğolların Meryemi Kilisesi, Balat’ın meşhur evleri ve Balat Çıfıt çarşısı. Ayrıca Kadir Has Üniversitesi içinde bulunan Rezzan Has Müzesi’ni de planınız içine almayı unutmayın. Müzede Artuklulardan kalma 3000 yıllık bir takı koleksiyonu ve 11. yydan kalma Bizans dönemine ait bir su sarnıcı göreceksiniz.
ULAŞIM
Biz, Hisarüstü’nden metroya binerek rahat bir şekilde ulaştık Balat’a. Yaklaşık yarım saatlik bir yolculuk sonunda Haliç durağında inip; 10 dakika yürüyorsunuz. Otobüs ile Eminönü ve Taksim’den ulaşım mevcut. Benim tavsiyem vaktiniz varsa Eminönü’nden yürüyerek gidin.
NELER YAPILIR
Balat’da günümüzün nasıl geçtiğini anlatayım. Kahvaltı sonrası aldık soluğu semtte. En son 10 yıl önce geldiğim için çok da hatırlayamadım sokakları ama zaten en güzeli de arnavut kaldırımlı sokaklarda kaybolmak değil mi. Kaybolduk biz de. İki adımda bir fotoğraf çektik desem abartmış olmam. Tarihi yapıları, evleri ve cıvıl cıvıl çocuklarıyla Balat, İstanbul’un kaotik ortamı içinde kendini soyutlayıp orjinal dokusunu korumuş resmen. Tabi ki bazı sokaklarda inşaatlar görmedik değil ama genel olarak Balat hala zamana ve insana güçlü bir şekilde direniyor.
Yukarıda yazdığım tarihi yapıları gezdikten sonra, instagram hesabını takip ettiğimiz Naftalin Cafe’de aldık soluğu. Kedisiyle, antika eşyalarıyla, dekoruyla ve lezzetleriyle mekan son derece keyifli. Tavsiye ederim. Gidip bir dibek kahvesi içiniz efenim. Birkaç saat de kafede vakit geçirdikten sonra biraz daha gezdik Balat sokaklarını.
Biz zamanın nasıl geçtiğini anlamadan akşam olmuştu bile. Peki 1 gün yetti mi tabi ki yetmedi. Balat’ın daha yukarılarına çıkamadık vakit yetmediği için. Biraz da bilerek çıkmadık tepelere ki ilk fırsatta tekrar gelelim.
Yazıyı çok da uzatmadan keyifli fotoğrafları paylaşalım.
