BU ADAM DA KİM?

 

18664_217492874933_719439933_3148957_2810284_nLise bitene kadar klasik, standart belki de vasat bir yaşam öyküsü. Sonrasında olmak istediğim yer ki; ‘bu heriften bir bok olmaz’ söylemleri içinden sıyrılıp ‘hadi canım nasıl olur; inanmam; bu çocuk üniversite mi kazandı’ cümleleri arasından hoppp İstanbul. Oldu işte ben de anlamadım. İnanmak başarmanın yarısı dediler; inandım; sonrası 30M’de Beşiktaş’tan Mecidiyeköy’e geçiyorum.

Üniversite… M. Ü. İletişim Fak. Gazetecilik Böl. 2006 Eylül’dü her şeyin başladığı tarih. Yeni bir sayfa… Neyse geldik İstanbul’a. Küçük bir dünya ve o dünyaya ait hayalleri yeniden şekillendirmenin vaktiydi. Yeni arkadaşlar, ilişkiler, ortamlar… Beraberinde yeni tecrübeler iyisiyle, kötüsüyle… Önce 3,5 yıllık devlet yurdu macerası…  Oda arkadaşım olan ismini bile hatırlamadığım Yemenli dostuma ‘Sizin ülkede Mcdonalds var mı?’ soruşum ve akabinde herifin yüzüme ‘bi siktir git’ dercesine imalı bakışları…

Ya da pisuara sıçan şuursuz kişiler. İdeoloji farklılıkları, çatışmalar, merdiven altı kaşarlı tostlar, odalardan gelen porno film sesleri, tadından yenmeyecek her türlü filme anında ulaşabilme imkanı, kumandayı kapma yarışları, kavga-dövüş izlenen lig maçları, ütüyü küçük tüp gibi kullanmak, tuvalette rastladığınız ilginç dışkı tipleri (bazıları sanat eseri olmalıydı), dünyanın garip yerlerinden bir daha asla tanışma fırsatı yakalayamayacağınız insanları tanımak ki Cibuti, Yemen, Kongo, Moğolistan ve birçok ülke; ilginçti gerçekten…  Nihayetinde 3,5 yılım geçti Abdi İpekçi Öğr. Yurdu’nda. Bazen düşünüyorum da özlüyorum o günleri. Neyse dönelim tekrar üniversiteye. Hazırlık ve 1.sınıf derken ekip yavaş yavaş toplandı. Küçük kampüsümüzde kaynaşmaya başladık:) İyiydi ilk yıllar. İnişler, çıkışlar… Zaman zaman kalabalıktaki yalnız adam tripleri. Bir yandan da ağır mod; kişilik ve karakter muhabbetleri. Yaşın ilerlemesi, olgunlaşma zorunluluğu… Halbuki keşke ‘hep çocuk kalsak’ ya da ‘biz büyüdük; kirlendi dünya’ geyiklerinden bahsetmek…

Para kazanmaya dair; ilk denemeler… Çeşitli işler yaptım. Kasiyerlik, satış danışmalğı, organizasyonlar, freelance fotoğraf işleri ve muhabirlik derken ilk ciddi iş tecrübesi; önce Fotospor’da çalışmaya başladım.  İnternet editörü olarak.  1 yıl aynı iş devam etti; en uzun iş rekorumu kırdım bu arada. Nihayetinde üniversite bitti. Derken bi İtalya macerası 1.5 aylık. Ardından İstanbul’a dönüş ve editörlüğe devam. Tabi bu sefer daha ciddi bir haber sitesi. Bir yandan askerlik muhabbeti; bir yandan kariyer açısından daha ciddi bir adım atma düşüncesi… Resmen arada sıkışıp kalmıştım. Tabi bu süre içinde editörlüğe devam… Derken Garanti Emeklilik ve hali hazırda 14 ay; en uzun iş rekoru birkez daha kırıldı sanırım;)  Yine askerlik ertelendi:) Ama her zaman ki hayata dair sorgulamalar beynimi kemirmeye ara vermeden devam etti.

Askerlik… Cehennemin dibinde…  Yok yok Serhat Şehri Kars’ta yaptım askerliğimi. 352. Dönem Tankçı Onbaşı Gökhan Günay. Hayatımın en acayip, en ilginç, en güçsüz ama güçlü, en sabırlı 5 ayını geçirdim. 5 diyorum çünkü acemi birliği Samsun’du. Orada benim gibi kısa dönemlerle kaliteli vakit geçirdiğimiz zamanlar oldu. Siyaset muhabbeti, futbol muhabbeti ve bilimum aklınıza gelebilecek her türlü derin erkek mevzuları. Samsun’daki 23 güne Hamlet ve sivilde asla okumayı beceremediğim Orhan Pamuk’un Kar romanını bile sığdırmışlığım vardır. Her şey iyi güzel derken Kars; hava -30; kışla sürgün yeri; sabıkası olmayanı, uyuşturucu kullanmayanı dövüyorlar neyse ki yaştan ötürü çocukların saygısını kazanıp bir şekilde askerliği yedik ama ömrümden ömür gitti desem yeridir; zorlamayın daha fazla detaya girmem. 🙂

Yeni Hayat/ Yaş 26…

Askerlik de bitince artık sürekli ve kariyer anlamında ilerlemek istediğim alanda bir iş bulma zorunluluğu. Bir yandan sivile alışma süreci bir yandan da yoğun iş görüşmesi süreçleri. Neyse ki ‘1,5 aylık bir ‘sivil hayata adaptasyon süreci’nden sonra bir kargo firmasında satış yöneticisi olarak işe başladım; en uzun iş rekorumu biraz daha geliştirdim. Orası da açmayınca; global firma candır diyerek; hali hazırda 10 aydır çalıştığım ve muhtemelen emeklilik zımbırtısını elde edeceğim şirkete girdim.

Yolda olmak telaşı…

Keşke sürekli yollarda olsam ama sistemin dışına çıkmak çok zor; hele de evlilik planları yapıyorsan. Sanırım anne, baba, çocuk, paha biçilmez mutluluklar, ev, araba, sorunlar, bitmeyen borçlar, medeniyet şeysi, teknoloji, beton, her sabah çalan alarm, trafik, kariyer, hırslar, kaygılar kavramları üzerinde yaşlanmaya mahkum bir adam tablosunun tam ortasında devam edeceğim.

Ama olsun; bir gün Akdeniz’e yerleşeceğim. 1 parça toprak ve üzerinde minik bir ev; bahçesinde hayvanlarım; domates, biber yetiştireceğim;  Bir de karavan ve dünya turu tabi ki. Klasik olsun; canı cehehnneme tabuların; benim hayallerim bunlar işte…

Nefes aldığım; hayal kurduğum sürece…

Gökhan; pardon Çorabıdelikadam 😉